NorthVoltun İflasından Alınacak Dersler

Kıvanç Görkem Üçlertoprağı: “Avrupa’nın büyük umutlar bağladığı Northvolt’un iflası, Avrupa ve dünya genelinde önemli tartışmalara neden oldu. AB’den aldığı tam destek, topladığı 15 milyar Euro yatırım ve arkasında bıraktığı 5 milyar Euro borç ile bu batış, yalnızca Avrupa Birliği değil, bizim için de dersler barındırıyor. Bu olayın, Draghi raporunda öne çıkan konularla örtüşen noktaları da gelecekte tartışılacaktır.”

Benim baktığım noktadan şirketin başarısızlığındaki temel nedenler şöyle sıralanabilir:

1. İsveç’te Kurulma Tercihi: Çalışan konforunun ve iş-özel hayat dengesinin ön planda tutulduğu bir ülkede, rekabetçi bir startup oluşturmanın zorlukları göz ardı edildi. Gerçi Almanya’da kurulsa farklı sonuçlar olabilir miydi ondan da çok emin değilim.

2. Odak Kaybı: Şirket, belli bir ürün veya üretim alanına odaklanmadan, farklı tipte hücreler üretme, batarya geri dönüşümü, katot üretimi ve şebeke depolama gibi farklı iş kollarına yöneldi. Bu, tek işe odaklanamaması da geri kalmasına neden oldu.

3. Ar-Ge Yetersizliği: Toplam 6.000 çalışanı bulunan Northvolt, yalnızca Ar-Ge ekibi 18.000 kişiden oluşan CATL gibi rakiplerin gerisinde kaldı. Ölçek ekonomisinin üretim kadar Ar-Ge’de de önem taşıdığı görüldü.

4. Piyasa Öngörüsü Eksikliği: Şirket, kurulduğunda batarya talebinde kıtlık yaşanacağını öngörürken, Çin’de gerçekleşen seri yatırımlar fiyatları beklenenden hızlı bir şekilde düşürdü, aynı zamanda ise ana müşterisi olacak AB’deki otomotiv üreticileri ise gerekli yeterli ve standart tipte taleplerini oluşturamadı.

5. AB Otomotiv Sektöründen Gelen Zayıf Talep: AB otomotiv üreticilerinin gerek kendi varoluşsal hayatta kalma mücadelesi yaşanırken her firmanın farklı hücre tipine yönelik talebi, Northvolt’un standartlarını belirlemesini ve yön çizmesini zorlaştırdı.

Sonuç olarak, yalnızca devlet teşvikleriyle ve korumacılıkla sürdürülebilir başarı sağlamanın mümkün olmadığı ve AR-GE’de fark yaratmanın önem kazandığı bu dönemde, Avrupa ülkelerinin ve yatırımcıların önemli miktarda zararla karşı karşıya kaldığı bir tablo ortaya çıktı.
Bu durum, ülkemizde korumacı politikalar uygulanan sektörlerde dikkatle değerlendirilmelidir. Benim görüşüm korumacılık geçici bir dönem için belli şartlarda kabul edilebilir. Fakat bu geçici dönemde korunan sektör küresel rakipleriyle rekabet edecek hale gelememişse, kazanılamayacak bir savaşın sürdürülmesine gerek yoktur.

Bu noktada ülkemiz cari açığının ana kalemlerinden olan enerji ithalatına merhem olabilecek elektrikli araçların yaygınlaşmasının negatif veya korumacı bir vergi politikası ile örselenmemesini diliyorum. Akaryakıt’tan vergi toplamanın konforunun farkındayım ama uzun vadede bizi hem taşımacılıkta, hem üretimde ve tarımda rekabetçi bir şekilde ileriye taşıyacak olanın yenilenebilir enerji üretimine odaklanıp hızlı bir şekilde elektrifikasyon olduğunu gözden kaçırmamalıyız.